Search

dostoyevski etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dostoyevski etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Suç ve Ceza Ana Fikir Karakter Analizleri

22 Mayıs 2014 Perşembe

Suç ve Ceza - Dostoyevski

Dostoyevski Eseri

Suç ve Ceza romanı bildiğiniz gibi ünlü romancı Dostoyevski’nin dünyaca ünlü eseri.
Romanın özeti diğer bölümde eklenmiştir, bu yazıda ana fikir ve kahramanlar üzerinde durulacaktır.

Suç ve Ceza Kitabının Ana Fikri

İnsan her türlü zorluğa dayanırken; eşitsizliklere başkaldıran, haksızlıkla uzlaşmayan ahlaklı bir varlık olmalıdır.

Suç ve Ceza Romanının Kahramanlarının Analizi

Raskolnikov: Romanın başkahramanı. St. Petersburg’a memleketinden üniversite okumak için gelse de ekonomik durumlarının olumsuzluğu ve çevresi onu okumak bir yana kendini her açıdan daha kötüye götüren bir durum içinde bulundurur. Çok güçlü bir karakter ortaya koyamaz ve iç çelişkileri çok fazladır. Yaptığından dolayı pişmanlık duyar ve kendini kirli hisseder. Diğer insanların hep onu izlediğini zannederek kendini tam bir kaosun içine atar.Hastalığı yaşadığı bunalımla daha da artar ve insanlara karşı ters olmaya başlar hatta onu ziyarete gelen anne ve kız kardeşine bile. İnsanları tersler ve hep karşıdakinin işlediği suçu ima ederek bir şeyler söylediğini zannetse de bu kendi kuruntusundan başka bir şey değildir.
Razumikin: Raskolnikovun en yakın arkadaşıdır. Ona yardım etmek için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdır. Ona doktor bulur, kalacak yer ayarlar ve sırlarını paylaşır.(En büyüğünü bilmese de) Her zaman onu destekler. Karakter olarak olumlu özellikleri çoktur ve insanlara ön yargılı yaklaşmaz ve Raskolnikov’un da öyle olmasını sağlar. Tanımadığı insanlara da hoşgörüyle yaklaşabilen bir kişiliği vardır.
Zozimov: Raskolnikov’un doktoru ve yakın arakadaşıdır. Çoğu zaman Raskolnikov tarafından terslense de ona bakmak ve onunla ilgilenmek ister.
Avdotya Romanovna: Raskolnikov’un kız kardeşidir. Romanın sonuna doğru onu ziyarete annesiyle gelir ve hastalığından dolayı üzüntü içindedir. Ayrıca Raskolnikov’un sevmediği Pyotr Petroviç ile nişanlıdır fakat Raskolnikov evlenmelerini istememektedir çünkü kız kardeşini zegin bir koca için kendini feda ettiğini düşünmektedir.
Pulheriya Aleksandrovna(Dunya): Raskolnikov’un annesidir. O da kızıyla birlikte romanın sonlarına doğru ziyarete gelir. Daha önce hep mektuplaşmışlardır ve Raslkolnikov’un hasta olduğunu öğrendikten sonra hemen gelmişlerdir.
Marmeladov: Raskolnikov’un meyhanede tanıştığı, üç çocuk babası alkolik bir insandır. Romanın başında ortaya çıkmış ve Raskolnikovla dertleşmişlerdir. Fakat karısı kocasının bu durumundan oldukça hoşnutsuzdur. Ayrıca adamın evi terk etmiş, pavyonlarda çalışan bir de kızı vardır üç çocuğu haricinde. Fakat Marmeladov sonlara doğru ölür ve Raskolnikov yufka yüreğiyle Razumihin’in verdiği yirmi beş rublenin tamamını adamın ailesine verir.
Katerina İvanovna: Marmeladov’un karısıdır. Kocası öldükten sonra üç çocuğu ile ortada kalmıştır.
Pyotr Petroviç(Luzhin): Raskolnikov’un sevmediği fakat kızkardeşinin evlenmek üzere olduğu zengin adamdır. Her ne kadar Raskolnikov onu sevmesede Porfiriy’nin de onu sevmediği kesindir.
Nastasya: Raskolnikov’un bakıcısıdır. Her sabah kahvaltısını getiren ve ona acıyan bir kızdır. Oldukça iyi niyetlidir ve her zaman onun yanındadır.

Suç ve Ceza Hakkında Karakteristik Ayrıntılı Özet Kısa Özet

Suç ve Ceza - Dostoyevski

KİTABIN ÖZETİ :

Romanın kahramanı olan Raskolnikov o yılların bütün acılarını, yaralarını içinde taşıyan bir üniversite öğrencisidir. Aynı zamanda akıllı ve dürüst bir gençtir. Küçücük, tavanı normalden daha alçak olan bir çatı bölmesinde oturmaktadır. Çevresindeki yoksulların yaşamını gözlemlemekte, yalnızca kendisinin değil, diğer insanların da sonunun yoksulluk, hastalık, erken ölüm olduğunu görmektedir. Bu durum onda düşünsel arayışlara yol açmıştır. Fakat bu süre içinde hep yanlızdır; kimseyle görüşmek, konuşmak istemez. İnsanlardan kaçar, sorunları kendi başına çözmek ve sadece kendi gücünü kullanmak ister.
Yatağında yattığı ve sadece düşündüğü dönemlerde üzerinde özellikle yoğunlaştığı bir konu vardır: Tarih boyunca insanlar her türlü eşitsizliğe, haksızlığa boyun eğerken, Napolyon gibi kimi insanlar toplumun gidişini değiştirmişlerdir. Raskolnikov’a göre bunlar olağanüstü insanlardır ve dönemlerinde suçlu olarak görülmüş, lanetlenmiş olmalarına rağmen sonraki kuşaklar onları kahraman, insanlığın kurtarıcısı olarak görmüşlerdir.
İçine kapandığı yalnızlık ortamında oluşturduğu bu bireyci düşünceler sonunda Raskolnikov’u “Ben bir bit miyim, yoksa insan mı?” sorusuna yöneltir. Bu sorunun cevabını almak için sonunda bir cinayet tasarlar; fakat bu cinayeti uygulamaya geçirmek için doğru zaman olmadığını düşünür.
Raskolnikov dört aydır kaldığı odanın kirasını verememişti. Evin sahibi onu mahkemeye vereceğini söylüyordu. Raskolnikov odasından çıkarken her zaman olduğu gibi ses çıkarmadan ve kimseye gözükmeden merdivenlerden inmeye çalışıyordu; çünkü ev sahibi onu her gördüğünde kira aklına geliyor ve uzun söylenmelerle Raskolnikov’u yoruyordu. Raskolnikov evden dışarı çıktı, tefeci kadına gitti. Daha önce rehin bıraktığı yüksüğe 1.5 ruble veren kadın, Raskolnikov’un getirdiği yeni saate baktı ve “1.5 ruble” dedi. Raskolnikov teklifi kabul etti ve parayı aldı. Yaşlı kadın, kitabın anlatımıyla kocakarı, kız kardeşi ile beraber kalıyordu. Evin temizliğine çok önem veren biriydi. Çok zengin olmasına rağmen, kız kardeşi Lizaveta’ya mirasından hiçbir şey bırakmayacaktı. Kız kardeşini çoğu zaman döver, onun her işini takip etmesi gerektiğini düşünürdü.
Raskolnikov 1.5 rubleyi aldı ve dışarı çıktı. Amaçsızca dolaşıyordu. Sonra birden bir meyhanenin önünden geçtiğini fark etti ve içeri girdi. Yan masalardan birinde oturan ve oldukça sarhoş olan bir adam çevresindekilerle konuşmaya, derdini anlatmaya çalışıyor; fakat insanlar onu başından kovuyorlardı. Adam Raskolnikov’la tanışmakta hiç çekinmemişti. Ona ailesi, işi, kendisi hakkında her şeyi anlatmaya başlıyordu. Akıcı bir konuşması vardı ve kültürlü, bilgili bir insan olduğu konuşmasından anlaşılıyordu. Adamın adı Marmeladov’du. Marmeladov eşini çok seviyordu ve ona karşı sonsuz bir saygı duyuyordu. Üç çocuğu vardı. Tüm bunlara rağmen onun da bir zayıf noktası vardı: İçmek… Eski karısından olan çocuğu Sonya babası işten ayrıldıktan sonra, aile çok zor duruma düştüğü için sokaklarda çalışmaya başlamıştı. Bütün bunlara rağmen Marmeladov, kendini toparlamaya, ailesini bu zor durumdan kurtarmaya dair hiçbir çaba harcamıyordu. Sohbet bittiğinde Marmeladov o kadar sarhoştu ki evine gidecek durumda değildi. Raskolnikov ona yardım etti ve onu evine götürdü. Eve girdiklerinde eşi, Katerina İvanovna, ona saldırmaya başladı; çünkü Marmeladov, Sonya’nın kazandığı yirmi rubleyi içki içmek için harcamıştı. Raskolnikov cebindeki elli kapiği de oraya bırakarak uzaklaştı.
Raskolnikov eve geldiğinde kendini çok yorgun hissediyordu; yatağına yattı. Tam o sırada Nastasya ona bir mektup getirdi. Raskolnikov heyecanla mektubu aldı ve Nastasya’nın odadan çıkmasını ekledi. Nastasya odadan çıktığında Raskolnikov mektuba sıkıca sarıldı ve büyük bir heyecanla mektubu okumaya başladı. Mektup annesinden gelmişti. Mektupta Raskolnikov’un kardeşi Dunya’dan bahsediliyordu. Dunya’nın çalıştığı evin sahibinin kocası Dunya’yı seviyordu. Dunya onu reddetse de evin sahibinin kocası, Svidrigaylov, vazgeçmiyordu. Sonunda Svidrigaylov karısı tarafından yakalanmıştı; fakat bütün suç Dunya’nın üzerine yıkılmıştı. Kasabadaki herkes bu olayı duymuştu. Daha sonra olayın doğruluğu ve Dunya’nın suçsuzluğu kanıtlanmıştı. Bir gün Dunya’yla annesinin evine bir adam gelmişti. Adam, Lujin, Dunya’yla evlenmek istiyordu. Dunya bir gün boyunca düşünmüş ve dua etmişti. Sonunda kararı evlenmekten yana olmuştu. Mektubun sonunda annesi Raskolnikov’a yakında yanına geleceğini söylemişti.
Raskolnikov mektubu okumayı bitirdiğinde çok sinirlenmişti. Dunya’nın onun ve annesini fakirlikten kurtarmak için evleneceğini düşünüyordu. Raskolnikov “Bu evlilik olmayacak.” diye düşündü. Dışarı çıktı ve birkaç saat dolaştıktan sonra yorgun düşüp bir yerde uyuyakaldı. Kötü bir rüya gördükten sonra uyandı; eve gitti.
Saat yediye yaklaşıyordu; saat uygundu. Raskolnikov kafasında dönüp duran sorunun cevabını almak için hazır olduğunu hissetti. Saat uygundu. Evine gelirken, yolda, Lizaveta’nın o gün o saatte evde olmayacağını duymuştu. Ceketinin iç kısmına kocakarıyı öldürürken kullanmayı planladığı baltayı koymak için bir ilik dikti. Şimdilik tek sorun baltayı kapıcının dairesinden kimseye görünmeden nasıl alacağıydı.
Raskolnikov merdivenlerden inmeye başladı, ilk defa bu merdivenlerden inerken sessiz olmaya çalışmıyordu. Aşağı indiğinde kapıcının dairesinin kapısı açıktı. Hiç zorlanmadan baltayı aldı ve evden çıktı. Tefeci kadının yaşadığı apartmana geldiğinde içinde hala korku yoktu. Merdivenleri çıkmaya başladı. Artık yavaş yavaş sarardığını ve titrediğini hissetmeye başlamıştı. Kimseye görünmeden çıkmaya çalışıyordu; ikinci katta boya yapan adamlar vardı. Onlara da görünmeden yukarı çıktı. Tefeci kadının kapısındaki çıngırağı çaldı. Biraz zaman geçtikten sonra kapı aralandı; kocakarı herhangi bir tehlike olmadığından emin olduktan sonra kapıyı açtı. Raskolnikov daha önce sıkıca paketlediği kül tablasını kadına uzattı. Kadın arkasını dönüp paketi açmaya çalışırken bir yandan da söyleniyordu. Raskolnikov tam bu sırada kadının kafasına baltayla vurdu. Kadının ölü bedeni yerde yatıyordu. Raskolnikov o an bir titreme krizine yakalandı. Kendini biraz daha iyi hissettikten sonra kadının odasına girdi. Tahmin ettiği gibi kocakarı rehinleri yatağının altında saklıyordu. Birkaç parça rehini ceplerine doldurduktan sonra içerden bazı seslerin geldiğini duydu. Lizaveta ablasının cesedi önüne eğilmiş ağlıyordu. Raskolnikov’un içeri girdiğini fark ettiğinde korkudan ağlamaya başlamıştı. Raskolnikov baltayla üzerine yürüyordu. Raskolnikov yaklaştıkça bedeni üstünde sürünerek kaçmaya çalışan Lizaveta Raskolnikov’dan onu bağışlamasını istiyordu. Gözleri korkudan kocaman olmuş, kesin bir korkuyla Raskolnikov’a bakıyordu. Raskolnikov planda olmamasına rağmen Lizaveta’yı da öldürdü. Raskolnikov’a göre bir kişinin toplumdaki binlerce kişinin refahı ve mutluluğu için ölmesinin bir zararı yoktu. Üstelik tefeci kadın çok kötü bir insandı. Raskolnikov bunları düşünürken birden kapının çalındığını duydu. Birisi büyük bir hırsla kapıyı çalıyordu. Raskolnikov heyecandan ne yapacağını bilemez hale gelmişti. Kalbi yerinden çıkacak gibi oluyordu. Raskolnikov hızla ama sessizce kapıya yaklaşıp sürgüyü çekti. Adam gitgide sinirleniyordu. Evinden hiç dışarı çıkmayan bir kadının nasıl olup da kendisine işi düştüğü gün dışarı çıktığını anlamıyor ve kızıyordu. Gürültüyü duyan, alt katlardaki dairelerden birnde oturan bir adam, adamın yanına geldi. İki adam beraber çıngırağı çalıyorlardı. Sonradan gelen adam bir şeyler olduğundan şüphelendi ve diğer adama kapıda beklemesini söyledi. Kendisi kapıcıya çağırmaya gitti. Uzun süre geri dönmeyince kapıda bekleyen adam aşağıya, neler olduğunu öğrenmeye indi. Raskolnikov bunun tek şansı olduğunu düşündü ve hızla merdivenlerden inmeye başladı. Tam o sırada bir grup adamın konuşarak yukarı çıktığını duydu. Tam umudunu yitirdiğini, her şeyin bittiğini düşündüğü anda boyacıların boya yaptığı dairenin kapısının açık olduğunu gördü. Hemen içeri girdi ve kapının arkasına saklandı. Merdivenden çıkan adamlar, Raskolnikov’un bulunduğu katı geçtikten sonra Raskolnikov hızla apartmandan dışarı çıktı. Çok korkmuştu ve kendini yorgun hissediyordu. Her zaman gittiği yol yerine diğer yoldan evine gitti. Baltayı temizleyip aldığı yere bıraktı. Titremesi hala geçmemişti. Aldığı mücevherleri ve takıları duvarında bulunan bir oyuğa sakladı; fakat daha sonra bunun çok aptalca bir fikir olduğunu düşünerek rehineleri dışarıda bir yere saklamayı düşündü. Evinden uzaklaştıktan sonra; yürürken büyük, eski, terkedilmiş bir ev fark etti. Evin avlusunda büyük bir taş vardı. Taşı tüm yorgunluğuna rağmen kaldırdı ve rehineleri altına sakladı. Taş tam yerine otursun diye altını biraz daha kazdı. Taşı yerine koyduğunda hiçbir şeyin belli olmadığını anladı ve evine geri döndü.
Raskolnikov uyandığında başında duran üniversite arkadaşı Razumihin ve Doktor Zosimov’u gördü. Ama bu duruma pek sevinmemişti; bu yüzden de onları evinden kovdu ve dışarı gidip bir bara oturdu. Garsondan eski gazeteleri istedi ve geldiklerinde hepsini teker teker okumaya başladı. Kocakarıyla ilgili gazete haberlerin çıktığını duymuştu Razumihin ve Zosimov’dan. Gazeteleri okurken yanına bir polis memuru geldi. Ve Raskolnikov ona deli bir ruh haliyle cinayetten bahsetti; fakat varsayımlar üzerine konuşuyordu. Eğer onların düşündüğü gibi cinayeti kendisi işleseydi neler yapacağını, bunların hepsi zaten yaptığı şeyler de olsa, anlatmaya başladı. Korktuğunu, endişelendiğini hiç hissettirmedi. Karşısındaki polisin tam gözlerinin içine bakıyordu. Bardan çıktığında onu gerçekten korkuttuğu için sevinmişti.
Bir gün Raskolnikov yolda yürürken, at altında ezilen bir sarhoş gördü. Olay yerine gittiğinde bu adamın meyhanede tanıştığı Marmeladov olduğunu gördü. Çevresindekilerin de yardımıyla zaten Marmeladov’un yakında olan evine taşınmasını sağladı. Adamı eve getirdiklerinde Katerina İvanovna telaşlanmıştı. Yine de gerekli tedavileri yapabiliyordu. Marmeladov öleceğini anladığında doktor değil rahip istediğini söyledi. Eve gelen bir rahibin duasını okumasıyla beraber hayatını kaybetti. Raskolnikov babası ölmeden önce odaya giren kızı fark etmişti. Bu kız Sonya’ydı. Tanımıştı çünkü üzerinde sokakta çalışanların giydiği türden bir kıyafet vardı. Kız babası öldükten sonra ona sarılarak ağlamaya başladı. Raskolnikov cenaze masraflarını karşılaması için yirmi ruble bırakarak gitti.
Ertesi gün eve döndüğünde annesi ve kız kardeşi Dunya’nın kendisini beklediklerini gördü. Çocuğunun halini gören anne şaşkınlıktan titriyordu. Razumihin de evdeydi ve annesiyle kız kardeşine Raskolnikov’un hastalığından bahsetmişti. Annesi Raskolnikov’u Lujin’in geleceği görüşmeye çağırırken korkmuştu. Ertesi gün Lujin onları ziyaret ettiğinde, Raskolnikov Lujin konusundaki yargıları konusunda haklı çıkmanın gururu ile gülüyordu. Lujin, Dunya’yı aşağılamış, onların fakir bir aile olduğunu değerlendirerek kendilerinden onun egemenliği altındaymış gibi davranmalarını isteyince evden kovuldu. Hemen ardından Raskolnikov elveda diyerek evden ayrıldı. Evdekiler bu duruma çok şaşırmışlardı. Annesi, oğlunun bu tavrı karşısında ağlamaktan başka çıkar yol bulamıyordu. Kendisini o kadar çaresiz hissediyordu ki… Raskolnikov evi terk ederken, Razumihin’in peşinden geleceğini biliyordu. Bu nedenle biraz ileride onu bekliyordu. Razumihin yanına geldiğinde, onun zaten Dunya’ya âşık olduğunu bildiği için, annesi ve kız kardeşini Razumihin’e emanet etti.
Raskolnikov Marmeladov’un cenazesi için onun evine gittiğinde Sonya da ordaydı. Raskolnikov farkında olmadan da olsa Sonya’ya karşı bir his besliyordu. Sonya’nın ailesi için yaptığı fedakârlıklar Raskolnikov büyülemişti. Birkaç gün boyunca Sonya’yı düşündü ve fırsat buldukça onunla konuşmaya çalışarak geçirdi vaktini.
Polis memuru Porfiri, Raskolnikov’un, Mikolka adında bir genç(boyacılardan biri) cinayeti işlediğini itiraf etmesine rağmen, cinayeti işlediğini biliyor ve onun psikolojik durumunu bildiği için, itiraf etmesi için onu sıkıştırıyor ama tutuklamayacağını söylüyordu. Bu durum Raskolnikov’u çok sinirlendiriyordu.
Raskolnikov cinayeti işlediğini Sonya’ya itiraf etmişti. Sonya, Raskolnikov’a gidip teslim olmasını, yere kapanıp Allah’tan ve insanlardan özür dilemesini istiyordu.
Sonuç olarak Raskolnikov vicdanının verdiği acıya dayanamayarak suçunu polise itiraf etti. Mahkeme Raskolnikov’un iyi hali, parayı kullanmadığı, daha önceki yaşamında verimli bir üniversite öğrenimi yaptığı, fedakâr kişiliği ve kendi kendine teslim olmasından dolayı, çok az bir cezayla sekiz yıl kürek mahkûmiyetine çarptırıldı. Sonya Raskolnikov’u her gün ziyaret ediyordu. Sibirya’da ailesi ile sürekli mektuplaşan Sonya, Razumihin ve Dunya’nın tek haber kaynağıydı. Petersburg’da Dunya ve Razumihin evlenmişlerdi. Raskolnikov, Sonya’nın sevgisiyle hayata bağlandı ve geleceğin planlarını beraber hayal etmeye başladılar.

ESER HAKKINDA:

Suç ve Ceza Dostoyevski nin en güzel eserlerinden biridir. Romandaki ana düşünce, başkalarına yapılan suçun cezası mutlaka çekilir esasına dayanmaktadır. Rusya nın büyük şehirlerinden birindeki yoksul halkın hayatı dile getirilmektedir. Bu romanını paraya duyduğu ihtiyaç nedeniyle yazdı. Eseri yazmaya başladığı zaman karısı ağır hastaydı.Karısının başucunda beklerken bu şaheserini yarattı. İlk kez, 1886 yılında yayımlandı. Romanın kahramanı Rodion Raskolnikov un Rus Faust u olduğunu söyleyenler var .Ortak yönleri ikisinin de yoksul öğrenci ; gururlu ve ihtiraslı olmalarıdır. Her ikisi de üstün zekalarından ötürü duydukları gururla suç işlerler.Kendilerine bağlı bir kadının aşkı ile doğru yolu bulurlar.

KISACA ÖZET :

Ruhsal sorunları olan, üniversite öğrencisi Raskolnikof kendini çok akıllı bulur. Sosyetede bir yer etmek İçin de ne olursa olsun para bulmalıdır. Sonunda tefeci bir kadını öldürerek parasını alır. Fakat, böyle bir yöntemle para elde ettiğinden vicdan azabı çekmeye başlar. Kendinden nefret eder, toplumdan bütünüyle uzaklaşır. İşlediği suçun topluma zararı olmadığını, tersine toplumun bir tefeciden kurtulduğunu düşünse de, bu pişmanlık duyguları hafifletmez. Arkadaşlık ettiği polislerden olayın kapanmak üzere olduğunu öğrenince rahatlayacağına, büsbütün vicdan azabına tutulur ve suçunu itiraf eder. Belki de göreceği ceza acılarını hafifletecek, onu rahatlatacaktır.

KİTABIN KARAKTERİSTİĞİ:

Suç Ve Ceza; birçok insana göre dünya klasiklerinin ilk onuna giren bir kitap. Türkiye’de de bir çok farklı kitapevi tarafından baskıları yapılmış. Okura önemli notum; dünya klasiklerinden okumak arzusunda iseniz, orjinalinden tam olarak çevrilmiş olanı tercih edin. Ve mümkünse anadilinden çevrilmiş olanı. Karşınıza muhtemelen kalın iki cilt çıkacaktır. Bu sizi korkutmasın. Benim okuduğum “Suç Ve Ceza” kolay bulunabilen hayli kısaltılmış bir kitaptı.

Suç ve Ceza Ayrıntılı Geniş Çok Uzun Özet

Suç ve Ceza - Dostoyevski

Ayrıntılı Geniş Çok Uzun Özet

Çok sıcak bir temmuz akşamıydı.Kiracı olarak kaldığı tavan arasındaki oda fırın gibi yanıyordu.Dışarı çıkmak, biraz temiz hava almak ve nehir kenarın oturup serinlemek istiyordu.
Kapıdan çıkacağı sırada ev sahibi kadınla karşılaşmaktan korkuyordu.Odanın bir kaç aylık kirası ve yemek borcu birikmişti.Ne zaman dışarı çıksa pansiyoncu kadının tehdit dolu bakışları ile karşılaşıyor; utancından ne diyeceğini şaşırıyordu.
Üç dört ay öncesine kadar her şey yolunda gidiyordu.Annesinin gönderdiği harçlık ve ders vererek kazandığı bir kaç kuruş, masrafını karşılamaya yetiyordu.Annesinden ve bir kız kardeşinden başka hayatta kimsesi kalmamıştı.Kız kardeşi aileye yük olmamak için bir toprak ağasının evine hizmetçi olarak girmişti.Annesi ölen babasından kalan emekli maaşı ile geçiniyordu.Ana-kız arttırdıkları parayı evin tek oğlu olan Roskolnikov'a gönderiyor, onun okuyup büyük bir memur olmasını istiyorlardı.Delikanlıda devam ettiği hukuk fakültesini bitirmek , iyi bir avukat olmak ve annesi ile kızkardeşini yanına alarak; onları rahat ettirmek istiyordu.
Fakat, birden işler öyle ters gitmeye başladı ki; hem annesinden ve kızkardeşinden gelen paralar kesilmiş hemde ders verdiği müşterilerin, kaybetmişti.Evden para gelmeyişi bir yana haber bile alamıyordu.Para ile birlikte mektuplarında arkası kesilmişti Kötü bir şeyler olduğu muhakkaktı.
Fakirliğin ağır pençesi, sefaletide beraberinde getirdi.Ne fakültede ki dersleri takip edebiliyor, ne de bir kimseyle görüşüyordu.İlk ay, evden para gelince geri almak niyetiyle, baba yadigarı altın çerçeveli cep saatini tefeci bir kadına rehin bırakmıştı.
İnce yüz çizgileri, güzel kara gözleri, esmer teni ve biraz uzunca boyu ile yakışıklı ve narin bir gençti.Fakat öyle kötü giyinmişti ki görenler onu dilenci sanıyorlardı.Bu durumdan kurtulmak için önceden tanıdığı tefeci kadını öldürmeyi planlıyordu.
Kanal boyunca yürüdü.Büyük bir binanın önünde durdu.Önceden planladığı bu tehlikeli işe nasıl olupta karar verdiğine kendiside inanamıyordu; ama artık bir kere karar vermişti ve mutlaka gerçekleştirmeliydi.Bütün geleceğini buna bağlıyordu.Gerçi şimdilik sadece deneme için gidiyordu ama yinede bir korku vardı.Bu korkuyla tefeci kadının kapısının önüne geldi ve kapıyı çaldı.Kadın kapıyı açtı.Ufak boylu, çelimsiz, sıska bacaklı, sivri burunlu, yassı alınlı, tilki bakışlı bir ucuze idi.Raskolnikov'a ne istediğini sordu.Raskolnikov; “rehin bırakmak ve biraz para almak için geldiğini” söyledi.Bunları söylerken bir yandan etrafı kolaçan ediyordu.Kocakarı arkasını arkasını dönüp, kasanın anahtarıyla iç odaya girdi ve odanın kapısını kapattı.Raskolnikov dikkatle kulak kabartıp kadının anahtarla çekmeceyi açtığını duydu.
Tefeci kadın geri döndü ve parasını faizli almak şartıyla Raskolnikov'a uzattı.İtiraz etmeden parayı aldı.
Raskonikov biraz dolaştıktan sonra eve geldi.Pansiyonun hizmetçisi annesinden mektup geldiğini söyledi.Mektubu açtığında annesinin neden mektup yazmadığını, para göndermediğini, kardeşi Dunya'nın evleneceği haberini okudu.

Raskolnikov'un birden aklına tefeci kadın geldi.Daha ilk görüşte nedense ona karşı derin bir nefret duymuştu.O günden sonra bütün zamanını kocakarının servetini düşünmekle geçirdi.Onu öldürüp öldüremeyeceğini, kendisinde bu cesareti bulup bulamayacağını sorup durdu.
Birgün odasında otururken aniden yapacağı o korkunç işi hatırladı.Merdivenin başına gidip aşağıyı dinledi.Çıt yoktu.Tekrar odasına geldi.Gerçi yapılacak fazla bir hazırlığı yoktu.Önce paltosunun iç tarafına, koltuk altına gelen yerine bir askı dikmesi gerekiyordu.Yatağının altından bir torba çıkardı ve eski bir iç çamaşırının eteğini şerit halinde yırttı.Şeridi iki ucundan katlayıp paltosunun koltuk altına dikti.Bu askıyı balta asmak için yapmıştı.Paltosu çok bol olduğundan koltuk altında bir balta taşıdığını kimse anlamazdı.
Planın ağırlık noktası balta idi.Platosunu sırtına geçirdi.Vakit geçirmeden baltayı aldı, koltuk altındaki askıya taktı.Ve sokak kapısından dışarı çıktı.
Sanki cinayet işlemeye giden biri değilde gezintiye çıkmış bir adam hali vardı.Buna kendiside şaşırıyordu.Halbuki bu işe başladığında çok korkacağını, elinin ayağının birbirine dolaşacağını düşünmüştü.
Tefeci kadının kapısının önüne gelince baltasını yakaldı ve derin bir nefes aldı.Acaba heycanı geçinceye kadar beklesem diye geçirdi içinden.Birden kararını verdi.Kapıyı çaldı.Tefeci kadın kapıyı biraz aralı***** kim olduğunu sordu. Raskolnikov kadına cesaret vermek için sesini elinden geldiği kadar yumşatarak;”-İyi akşamlar İvonavna! Size bana verdiğiniz para karşılığında kıymetli bir rehin getirdim.Daha öncede borç almıştım.kıymetli bir parça getireceğimi söylemiştim onu getirdim.”
İçeri girer ve kadına rehini uzatır.Kadın paketi açıp, içindekine bakmak için arkasını dönüp pencereye doğru yürüdü.
Tam zamanı diye düşündü Raskolnikov. Paltosundan baltayı çıkardı.Kadın tehlikeyi sezmiş gibi başını çevirdi.Aynı anda balta kadının tepesine indi.
Koca karının yerde kıvrandığını gören Raskolnikov bütün gücüyle bir kaç defa daha baltayla kadının kafasına vurdu.Kadının üzerine eğilip ölüp ölmediğini kontrol etti.Anahtarı kadının cebinden çıkardı.Para sandığının bulunduğu odaya koştu.Sandığı açtı.İçinde borç karşılığı bırakılan rehinler vardı.Eline geçirdiğini ceplerine doldurmaya başladı.Fakat hepsini almaya fırsat bulamadı.Birden kocakarının ölüsünün olduğu odadan bir ses geldiğini duydu ve baltayı kaptığı gibi odaya fırladı.Odaya geldiğinde kocakarının kız kardeşi Lizvetta ile göz göze geldi.Kızcağız kımıldamadan öylece kalmıştı. Raskolnikov hiç düşünmeden baltasını kıza doğru kaldırdı.Lizavetta öylesine çaresiz, öylesine korkmuştu ki balta tepesine doğru inerken sadece gözlerini kapatabildi.Elindeki bohça ile yere yığıldı.
Hiç hesapta olmayan bir ikinci cinayet delikanlının planını alt üst etti.Kocakarının servetini ele geçirmeyi unutmuş, bir an önce kaçıp kurtulmayı düşünüyordu.
Tam merdivenlerden inmek üzereyken ayak sesleri duydu.Ayak sesleri gittikçe yaklaşıyordu.Ya buraya geliyorlarsa diye düşündü.Artık şüphesi kalmamıştı.Gelenler doğruca kocakarının kapısının önüne geldi.Çıngırağı çaldı.Cevap gelmeyince adamlardan biri kadını sormak için aşağıya indi.Diğeri ise kapıda onu bekliyordu.Raskolnikov bir an önce gitseler ve şu azaptan kurtulsam diyordu içinden 
Biraz sonra kapıdaki adamda sabırsızlanmaya başladı.”-Nerde kaldı şu adam ? Beni bekçi gibi kullandı.” diyerek nöbeti bırakıp merdivenlerden inmeye başladı.Biraz sonra etraf sessizleşti ve Raskolnikov oradan uzaklaştı.
Eve gelince baltayı aldığı yere koydu ve odasına çıktı.Cebindekileri boşaltıp bulunduğu odanın duvarındaki çukura koydu.Arkada delil bırakmamak için her şeyi tekrar gözden geçirdi.
Aldıklarının odasında güvenli olmadığını düşünerek onları ormana götürüp bir taşın altına koydu.Etrafına baktıktan sonra oradan uzaklaştı.İçinde heyecanlı bir çoşkunlukla yürüyordu.”Sanki bütün delilleri yok ettim.Her şeyi taşın altına gömdüm.” diyor ve arkasından gülüyordu.
Odasına döndüğünde akşam olmuştu.Yorgun ve enerjisi tükenmiş bir haldeydi.Yatağına uzandı kendisini kaybetti sanki.
Bu kendisini kaybediş uzun müddet devam etti.Nihayet bir gün gözlerini açtı.Yanında en yakın arkadaşı Razumihin duruyordu ve hasta yatağında yatarken onu muayene eden doktod vardı. Razumihin “doktorun bir sinir krizi geçirdiğini ve önemli bir şeyi olmadığını söyleyerek bizleri teselli ettğini” söyledi Raskolnikov'a.
Bir müddet Raskolnikov yatağından kalkmadı ama içinde anlam veremediği bir sıkıntı vardı.Bu sıkıntının sebebini öğrenmek istiyormuş gibi hiç birşey düşünmeden çıkıp dolaşmak istiyordu. 
Yolda dolaşırken meyhanede tanıştığı bir arkadaşının kaza yaptığını gördü ve koşarak yanına geldi. Omuzlarına alarak onu eline getirdi. Fakat getirdikten sonra öldü. Karısı bir yandan çocuklar bir yandan ağlıyorlardı. Raskolnikov cebindeki paranın hepsini çıkarıp kadına verdi. Cenaze masraflarını bununla karşılamasını söyledi ve oradan uzaklaştı.
Rıhtımı takip ederek köprüye geldi. Korkuluklara tutunup çevreyi seyrediyordu. Birden aklına arkadaşı Razumihin geldi. Nerede oturduğunu hayal meyal hatırlıyordu. Bir kapıcıya sorarak Razumihin'i buldu. Geldiğinde arkadaşlarıyla birlikte ziyafetteydiler. Raskolnikov içeri geçmeden Razumihinle dışarı çıktılar. Biraz dolaştıktan sonra Raskolnikov'un pansiyonuna geldiler. Eve geldiklerinde annesi ve kardeşi içeride oturmuş onu bekliyorlardı. Karşılaştıklarında anne oğluna sarılarak, bir çığlık attı. Raskolnikov'un ne cevap verecek ne de herhangi bir tepkide bulunacak hali kalmamıştı.
Annesi Raskolnikov'un rahatsız olduğunu anladı ve yanından ayrılmak istemiyordu. O ise kendisini üzmeyip gitmelerini istedi.
Anne-kız Razumihinle birlikte kalacakları pansiyona gittiler. Razumihin “Merak etmeyiniz. Ben Raskolnikov'a göz kulak olurum.” diyerek aradan ayrıldı. 
Ertesi gün Raskolnikov'un odasına çıkan merdivenin başına gelince, Dunya annesine; “Lütfen kendini biraz toparla... Yüzün sapsarı olmuş. Ağabeyim seni bu halde görünce üzülür; onun sevince, mutluluğa ihtiyacı var.” diyerek önde Razumihin arkada anne-kız Raskolnikov'un odasına çıkarlar.İçeriye girdiklerinde Raskolnikov çoktan yataktan kalkmış, giyinmiş hazır bekliyordu.Düne kıyasla iyi durumdaydı.Annesi şefkatle oğluna baktı.

Raskolvikov olup bitenleri anlatmaya başladı.”-Senin binbir güçlükle tedarik edip bana gönderdiğin parayı, arabanın altında ezilerek ölen sarhoş bir adamın karısına cenaze masraflarını karşılaması için verdim.Kadın hem hasta hemde veremli zavallı.Üstelik üç tane küçük yetimi var.”
Annesi;”-Hayır oğlum ! Kendine haksızlık ediyosun, senin ne merhametli olduğunu bilmezmiym? Sen yaratılıştan iyi kalpli bir çocuksun.Her ne yaparsan, yaptığın şeylerin doğru olduğunu biliyorum.” dedi.
Tam bu sırada kapı vuruldu; içeri ürkek adımlarla genç bir kız girdi.Bütün gözler kıza çevrildi.Raskolnikov ilk anda tanıyamadı,gelen Sonya idi.Kazada ölen adamın kızı idi.
Sonya;”Katerine İvonavna gönderecek başka kimsesi olmadığı için beni gönderdi.Yarın sabah yapılacak olan cenaze törenine katılmanızı, sonrada bize yemeğe buyurmanızı söylememi ve ondan bu şerefi esirgememenizi söylememi istedi.” Bu arada anne-kız kalkmak için izin isteyip gittiler.
Daha sonra Raskolnikov Razumuhi'nin kulağına eğilip;”-seninle görüşecek bir işimiz var” dedi.Sonya'da gitmek için izin istedi.Raskolnikov;”hayır ! Sizden saklayacak bir şeyimiz yok.” dedi.Ve Sonya'nın cevabını beklemeden Razumihin'e tefeci kadına verdiği rehinlerden bahsetti.”-Öldürülen tefeci kadına rehin bırakanların ifadeleri alınıyormuş.Bende paraya sıkıştığım zamanlar o kadına bazı rehinler bırakmıştım.Gerçi ifade sırası henüz bana gelmedi.Önemli olan bu verdiklerimin arasında kızkardeşimin hediyesi olan altın bir yüzükle baba yadigarı gümüş bir saat vardı.Bana bir akıl ver ne yapayım? Bizzat Porfiri' ye çıkıp durumu anlatsam,saati verirmi acaba ?”
Razumihin Sevinçten çığlık atar gibi;
“Demek o kadını bu sebeple tanıyordun.Vay anasını be! Neden daha önce söylemedin? Bizde sanmıştık ki ...”
Büyük çam devirdiğini farkederken Razumihin hemen ağız değiştirdi;”Porfiri anlayışlı adamdır hemen gidelim” dedi.
Bütün vücudu sıtmaya tutulmuş gibi titriyordu.Hayatında ilk defa sevinç ve korku karışımı böyle bir duygu yaşıyordu.Hiç bilmediği yeni bir duygu.
Raskolnikov, Razumihin'le birlikte Porfiri'nin evine giderken çok düşünceliydi.Razmuhin;”Porfiri seninle tanışmak istiyordu.Ne zaman birlikte olsak senden söz açıyor, sağlığınla yakından ilgileniyor, hakkında hemen her şeyi biliyor, hukuk fakültesine devam ettiğini, gazetelere fikir yazıları yazdığını, ders verdiğini, para sıkıntısı çektiğini biliyor.Sence bu özel ilginin sebebi nedir ?” dedi.
Raskolnikov;”Bilmem dedimya! Tuhaf adamdır.Herkesten ve her şeyden şüphelenir.Polis kafası işte...”

Biraz sonra Porfiri geldi.Misafirlerine yol gösterdikten sonra oturmalarını rica etti.Derken Porfiri bir müddet sonra tefeci kadının öldürülmesinden bahsetti.Kadının öldüğü sırada alt katta bulunan boyacıları hatırlattı.
Raskolnikov'a dönerek;”-ikinci kata gelince, hatırladınızmı? Kapısı açık bir daire vardı.içerde iki kişi çalışıyordu.Bunlardan birini olsun görmedinizmi?”
Raskolnikov hafızasını yoklar gibi yaptı.Aynı anda bu soruda nasıl bir tuzak olduğunu nerede ise Porfiri'nin yüzüne haykıracaktı; fakat bundan hemen vazgeçti...
“- Boyacılarmı? Hatırlamıyorum ...”
Razumihin”-Artık şu cinayet hakkında bir kelime daha işitmek istemiyorum ! Haydi Raskolnikov gidelim ! Seninde Porfiri'den kalır yanın yok.” dedi ve oradan ayrıldılar.
Raskolnikov artık herşeyi Sonya'ya anlatmaya karar verdi ve Sonya'nın yanına gitti.
Sonya ona şefkatle baktı;”- Ne oldu size,neden bu kadar acı çekiyorsunuz? İçinizi kemiren, ruhunuzu derinden yaralayan, vicdanınızı devamlı rahatsız eden nedir? ”
Raskolnikov acı acı gülümsedi;”Anlatsamda anlamayacağını biliyorum !....Hem başında bunca bela varken ...Neden birde benim derdimi yükleneceksin?”
“O halde buraya niçin geldiniz?”
“Korkma sana bir zararım dokunmaz ...Hastayım ama aklım başımda ...Dün Lizavetta kimin öldürdüğünü söylemeyeceğime söz vermiştim.”
“Gerçektan Lizavetta'yı kimin öldürdüğünü biliyormusun?”
“Evet biliyorum.Ama o Lizavetta'yı öldürmek niyetiyle yola çıkmamıştı.Bir hastalığı bir mikrobu yani tefeci kocakarıyı ortadan kaldırmak için gimişti.Kocakarının evde yalnız olduğu bir zamanı seçmişti.İçeri girdi, baltasını çıkardı.Kocakarıyı öldürdü.Tam o sırada Lizavetta üzerine geldi.Katili gördü.Adamın düşünecek zamanı yoktu...Geride şahit bırakmamak için onuda öldürdü.Şimdi her şeyi anladınmı Sonya?”
Sonya dehşetli bir çığlık kopardı.Sonra ayağa kalkarak bir anne şefkati ile Raskolnikov'u kucakladı.Hıçkırarak Raskolnikov'a neden böyle bir şey yaptığını sordu.
Raskolnikov'a o anda tuhaf bir şeyler oldu.İçine taa kalbinin derinliklerine sıcak bir şeyler aktı.Çoktandır yabancısı olduğu bir duygu ruhunu ferahlattı.Sonya'ya gülümseyerek.
“Sen ne tuhaf bir kızsın? Bütün gerçeği öğrendiğin halde, benden kaçacağına kucaklıyorsun...Hayır sen ne yaptığını bilmiyorsun...Aklın başına gelince benden kaçarsın.”
“Hayır benim aklım başımda !”
“Demek benden nefret etmiyosun? Benden yüz çevirmiyorsun.”
“Hayır senden nasıl yüz çevirebilirim? Hiç bir zaman ve hiç bir yerde seni bırakmayacağım !...Hep peşinden geleceğim.Seni bırakmam ! Hapsede seninle birlikte geleceğim...Kürek cezası da verseler, sibirya'ya da sürseler senden ayrılmayacağım !...”
Raskolnikov birden;”Ne hapsi? Ya hapse girmek niyetinde değilsem?”
“Böyle vicdan azabı çekerek yaşamak daha mı iyi?”
“Ben ne aptalmışım tefeci kocakarıyı, bir hastalığı öldürmekle sistemi değiştireceğimi sandım.Halbu ki doğru dürüst öldürmesini bile beceremedim.Zavallı günahsız bir cana kıydım.”
Bir kaç gün sonra Porfiri Raskolnikov'i ziyarete geldi.
“Özür dilerim çoktandır gelmek istiyordum; fakat bir türlü fırsat bulamadım.Eğer işiniz varsa engel olmayayım.”
“Rica ederim, oturunuz lütfen !”
“Şunu bilmenizi isterim ki gelişim resmi değildir.Dün size uğradım kapını kilitli idi.Siz hiç kapınızı kilitlemez misiniz?”
“Hırsızlardan veya başkalarından gizlediği bir şey olanlar kapılarını kilitler.Benim ne hırsızlardan tamah edeceğim kıymetli bir şeyim nede başkalarından gizlemek zorunda olduğum bir ayıbım var...Böyle olunca kapı kilitlemek zahmetine girmiyorum.”
Porfiri PETROVİÇ birden ciddileşti.
“Biliyorsunuz, son görüşmemizde aramızda tatsız bir sahne geçmişti.Bütün bunlara bir son vermenin zamanı geldi sanırım...Eğer şu Nikolay'da çıkıp itirafını yapmasaydı işin nereye varılacağı kestirilemezdi.”
Raskolnikov Porfiri'yi dikkatle izliyor,Maksadının ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Porfiri;”Çabuk kızan bir micazınız olduğunu taa işin başında keşfetmiş, bütün ümidimle bu keşfe sarılmıştım.Eğer üzerine gider onu kızdırırsam sarfedeceği sözlerden işime yara küçük bir delil yakalayabilrim diye düşünüyordum.Psikolojik deyil elle tutulur bir delil gerekiyordu bana.Size karşı suçlu duruma düştüm...Ne yaparsınız bazen çok ümit bağladığınız bir konu hiç beklemediğiniz bir şekilde sonuçlanıverir.”
Raskolnikov'un içine bir korku düştü, Porfiri PETROVİÇ gibi bir kurdun, kendisini yenilmiş gibi göstermesi pek hayra alamet bir şey değildi.Mutlaka bunun arkasında yeni bir plan vardı.
Porfiri;“bu olayların nasıl başladığını ve sizden neden şüphelendğimizi anlatacak değilim...Hakkınızda çıkan ve kimler tarafından çıkarıldığı belli olmayan dedikodular üzerinde durmayacağım.Suçlu kendi ayağı ile geldiğine ve katil olduğunu itiraf ettğine göre bunların ne önemi var? Bir savcının elinde kesin deliller olmadıkça kimseyi doğrudan suçlayamaz.”
Raskolnikov;”İyi ama bana bunları neden anlatıyorsunuz? Nikolay gibi bir adamın iki kişinin katili olduğuna inanmıyorsunuz beni kendi yerinize koyun.Vicdanınız sızlamadan bu dosyayı kapatır, onu zindana gönderirmisiniz.”
“Size daha önce söyledim.Madem Nikolay'ın katil olduğuna inanmıyorsunuz, o halde gerçek katili bulun!...Ve delili gösterin ve benim uğraşmayı bırakın!”
“Sizinle uğraşan kim? Ben Nikolay'dan bahsediyorum...Onun katil olduğuna inanmadığımı söylüyorum.”
“Peki o halde kocakarıyı kim öldürdü?”
“Ne demek kim öldürdü? Tabi ki siz öldürdünüz.Ben buraya sizi ziyaret etmeye gelmedim.İşin gerçeğini bildiğimi söylemeye geldim.”
“Ben öldürmedim !”
“Bu cevaba inanmayacağımı siz pekala biliyorsunuz...Hayır siz öldürdünüz sizden başkası olamaz.”
“Eğer katil bensem neden tutuklamıyorsunuz? Elinizde kesin deliller olmadığını neden itiraf etmiyorsunuz?”
“Elimde küçük de olsa ip uçları var.”
“Beni ne zaman tutuklamayı düşünüyorsunuz?”
“İki gün izin veriyorum.Hani şeytana uyarda canına kıymak gibi bir delilik yaparsan intihar etmeden önce taşın yerini iki satırlık bir pusula ile bildiriver.Hadi bana Allaha ısmarladık!”
Raskolnikov annesine ve kızkardeşine veda etmek için yanlarına geldi.
Annesi oğluna sarılarak;”Neredeydin? Niçin anneceğini ihmal ediyorsun?”
Raskolnikov annesini kucakla***** saçlarından öptü;”Seni üzdüğüm için beni affet! Nereye gidersem gideyim,sonuna kadar sizi unutmayacağım.Dualarını üğzerimden eksik etme!” diyerek Hızla yürüyüp kapıdan çıkıp gitti.
Raskolnikov herşeyi en ince ayrıntısına kadar anlatıp, cinayeti kendisinin işlediğini ispat etmesine rağmen mahkeme bekledğinden uzun sürdü.
Katilin kendiliğinden teslim olması, suçu üzerine alan başka biri bulunduğu halde gelip bunu yapması, Lizavetta'yı şuurunu kaybettği bir sırada öldürmesi hafifletici sebeplerden sayıldı.İkinci dereceden kürek çekmek cezası ile sekiz yıla mahkum edildi.
Sibirya'da geniş ve ıssız bir ırmağın kıyısında yeni bir şehir yükseliyordu.Bu şehrin içinde yüksek bir kule inşa edilmişti.Kule ikinci dereceden kürek mahkumları için hapishane görevi yapıyordu.Bu mahkumlardan biride Raskolnikov'du, Sibirya'ya gönderilişnden iki ay sonra kızkardeşi Dunya ile arkadaşı Razumihin evlendiler.Annesi kızının bu mutlu gününde bile gülmedi.Odasına kapanıyor,bütün gün sessizce dua ediyor.Oğlunun nereye gittiğini,başına ne işler geldiğini hiç sormuyor, adeta onu unutmuş gibi davranıyordu.Bir sabah odasında onu ölü buldular.
Raskolnikov annesinin öldüğünü çok sonra öğrenebildi.Sonya bunu kendisine haber verdiğinde üzülmüş gibi görünmedi.Sonya'da Raskolnikov'la birlikte Sibirya'ya gitmiş, kuleye yakın bir oda kiralamış, zor ve seyrekte olsa ona çok soğuk davranıyor, hiç bir şeye ihtiyacı olmadığını söylüyordu.
Bir sene boyunca mahkumlar Raskolnikov'u aralarına almadılar, bir kış gecesi Raskolnikov ağır bir baygınlık geçirerek hapishane revirine kaldırıldı.Hasta olduğu halde gönderilen her işe gitmiş dayanama***** bayılmıştı.
Sonya yine güçlükle izin alıp onu ziyarete gelmişti.Raskolnikov başını kaldırıp kzın yüzüne bile bakmadı.Hiç bir şeye ihtiyacı olmadığını söyledi.
Raskolnikov bir aya yakın yataktan çıkmadı.Sonya hastalığı sırasında ancak iki defa onu ziyaret edebildi.İzin alması kolay olmuyordu.Fakat hemen hemen hergün koğuşun penceresinin altına geliyor, onu görebilmek için saatlerce bekliyordu.
Bir gün koğuş görevlisi dayanamayıp Raskolnikov'a bağırdı.
“Senin yüreğin taştanmıdır ! Şu kızcağıza bir kere bakıp, gülümsesen ölürmüsün ?...”
O anda Raskolnikov'un yüreğine bir ok saplandı.Pencereye yaklaşıp aşağıya baktı.Sonya sanki bir şeyler bekliyordu.
Ertesi gün Raskolnikov Sonya'yı görmek için bekledi fakat gelmedi.Hasta olduğunu fakat hastalığının önemli olmadığını yazan bir pusula gönderdi.Raskolnikovun yüreği sızladı.
Bir hafta sonra Sonya delikalnıyı ziyarete geldi.Raskolnikov yalvaran bakışlarla Sonya'ya baktı Sonya o anda herşeyi anladı.Gözlerinde mutlu bir ışık parladı.Raskolnikov'un onu büyük bir aşkla sevdiğini, onu asla terk etmeyceğini, içine düştüğü bunalımdan nihayet kurtuladuğunu anladı.
Sabretmeye, beklemeye ve katlanmaya söz verdiler.Ölüm ayırana kadar birbirlerini terk etmeyeceklerine yemin ettiler.

Translate