Suç ve Ceza - Dostoyevski
KİTABIN ÖZETİ :
Romanın kahramanı olan
Raskolnikov o yılların bütün acılarını, yaralarını içinde taşıyan bir
üniversite öğrencisidir. Aynı zamanda akıllı ve dürüst bir gençtir. Küçücük,
tavanı normalden daha alçak olan bir çatı bölmesinde oturmaktadır. Çevresindeki
yoksulların yaşamını gözlemlemekte, yalnızca kendisinin değil, diğer insanların
da sonunun yoksulluk, hastalık, erken ölüm olduğunu görmektedir. Bu durum onda
düşünsel arayışlara yol açmıştır. Fakat bu süre içinde hep yanlızdır; kimseyle
görüşmek, konuşmak istemez. İnsanlardan kaçar, sorunları kendi başına çözmek ve
sadece kendi gücünü kullanmak ister.
Yatağında yattığı ve
sadece düşündüğü dönemlerde üzerinde özellikle yoğunlaştığı bir konu vardır:
Tarih boyunca insanlar her türlü eşitsizliğe, haksızlığa boyun eğerken,
Napolyon gibi kimi insanlar toplumun gidişini değiştirmişlerdir. Raskolnikov’a
göre bunlar olağanüstü insanlardır ve dönemlerinde suçlu olarak görülmüş,
lanetlenmiş olmalarına rağmen sonraki kuşaklar onları kahraman, insanlığın
kurtarıcısı olarak görmüşlerdir.
İçine kapandığı yalnızlık
ortamında oluşturduğu bu bireyci düşünceler sonunda Raskolnikov’u “Ben bir bit
miyim, yoksa insan mı?” sorusuna yöneltir. Bu sorunun cevabını almak için
sonunda bir cinayet tasarlar; fakat bu cinayeti uygulamaya geçirmek için doğru
zaman olmadığını düşünür.
Raskolnikov dört aydır
kaldığı odanın kirasını verememişti. Evin sahibi onu mahkemeye vereceğini
söylüyordu. Raskolnikov odasından çıkarken her zaman olduğu gibi ses çıkarmadan
ve kimseye gözükmeden merdivenlerden inmeye çalışıyordu; çünkü ev sahibi onu
her gördüğünde kira aklına geliyor ve uzun söylenmelerle Raskolnikov’u
yoruyordu. Raskolnikov evden dışarı çıktı, tefeci kadına gitti. Daha önce rehin
bıraktığı yüksüğe 1.5 ruble veren kadın, Raskolnikov’un getirdiği yeni saate
baktı ve “1.5 ruble” dedi. Raskolnikov teklifi kabul etti ve parayı aldı. Yaşlı
kadın, kitabın anlatımıyla kocakarı, kız kardeşi ile beraber kalıyordu. Evin
temizliğine çok önem veren biriydi. Çok zengin olmasına rağmen, kız kardeşi
Lizaveta’ya mirasından hiçbir şey bırakmayacaktı. Kız kardeşini çoğu zaman
döver, onun her işini takip etmesi gerektiğini düşünürdü.
Raskolnikov 1.5
rubleyi aldı ve dışarı çıktı. Amaçsızca dolaşıyordu. Sonra birden bir
meyhanenin önünden geçtiğini fark etti ve içeri girdi. Yan masalardan birinde
oturan ve oldukça sarhoş olan bir adam çevresindekilerle konuşmaya, derdini
anlatmaya çalışıyor; fakat insanlar onu başından kovuyorlardı. Adam
Raskolnikov’la tanışmakta hiç çekinmemişti. Ona ailesi, işi, kendisi hakkında
her şeyi anlatmaya başlıyordu. Akıcı bir konuşması vardı ve kültürlü, bilgili
bir insan olduğu konuşmasından anlaşılıyordu. Adamın adı Marmeladov’du.
Marmeladov eşini çok seviyordu ve ona karşı sonsuz bir saygı duyuyordu. Üç
çocuğu vardı. Tüm bunlara rağmen onun da bir zayıf noktası vardı: İçmek… Eski
karısından olan çocuğu Sonya babası işten ayrıldıktan sonra, aile çok zor
duruma düştüğü için sokaklarda çalışmaya başlamıştı. Bütün bunlara rağmen
Marmeladov, kendini toparlamaya, ailesini bu zor durumdan kurtarmaya dair
hiçbir çaba harcamıyordu. Sohbet bittiğinde Marmeladov o kadar sarhoştu ki
evine gidecek durumda değildi. Raskolnikov ona yardım etti ve onu evine
götürdü. Eve girdiklerinde eşi, Katerina İvanovna, ona saldırmaya başladı;
çünkü Marmeladov, Sonya’nın kazandığı yirmi rubleyi içki içmek için harcamıştı.
Raskolnikov cebindeki elli kapiği de oraya bırakarak uzaklaştı.
Raskolnikov eve
geldiğinde kendini çok yorgun hissediyordu; yatağına yattı. Tam o sırada
Nastasya ona bir mektup getirdi. Raskolnikov heyecanla mektubu aldı ve Nastasya’nın
odadan çıkmasını ekledi. Nastasya odadan çıktığında Raskolnikov mektuba sıkıca
sarıldı ve büyük bir heyecanla mektubu okumaya başladı. Mektup annesinden
gelmişti. Mektupta Raskolnikov’un kardeşi Dunya’dan bahsediliyordu. Dunya’nın
çalıştığı evin sahibinin kocası Dunya’yı seviyordu. Dunya onu reddetse de evin
sahibinin kocası, Svidrigaylov, vazgeçmiyordu. Sonunda Svidrigaylov karısı
tarafından yakalanmıştı; fakat bütün suç Dunya’nın üzerine yıkılmıştı.
Kasabadaki herkes bu olayı duymuştu. Daha sonra olayın doğruluğu ve Dunya’nın
suçsuzluğu kanıtlanmıştı. Bir gün Dunya’yla annesinin evine bir adam gelmişti.
Adam, Lujin, Dunya’yla evlenmek istiyordu. Dunya bir gün boyunca düşünmüş ve
dua etmişti. Sonunda kararı evlenmekten yana olmuştu. Mektubun sonunda annesi
Raskolnikov’a yakında yanına geleceğini söylemişti.
Raskolnikov mektubu
okumayı bitirdiğinde çok sinirlenmişti. Dunya’nın onun ve annesini fakirlikten
kurtarmak için evleneceğini düşünüyordu. Raskolnikov “Bu evlilik olmayacak.”
diye düşündü. Dışarı çıktı ve birkaç saat dolaştıktan sonra yorgun düşüp bir
yerde uyuyakaldı. Kötü bir rüya gördükten sonra uyandı; eve gitti.
Saat yediye
yaklaşıyordu; saat uygundu. Raskolnikov kafasında dönüp duran sorunun cevabını
almak için hazır olduğunu hissetti. Saat uygundu. Evine gelirken, yolda,
Lizaveta’nın o gün o saatte evde olmayacağını duymuştu. Ceketinin iç kısmına
kocakarıyı öldürürken kullanmayı planladığı baltayı koymak için bir ilik dikti.
Şimdilik tek sorun baltayı kapıcının dairesinden kimseye görünmeden nasıl
alacağıydı.
Raskolnikov
merdivenlerden inmeye başladı, ilk defa bu merdivenlerden inerken sessiz olmaya
çalışmıyordu. Aşağı indiğinde kapıcının dairesinin kapısı açıktı. Hiç
zorlanmadan baltayı aldı ve evden çıktı. Tefeci kadının yaşadığı apartmana geldiğinde
içinde hala korku yoktu. Merdivenleri çıkmaya başladı. Artık yavaş yavaş
sarardığını ve titrediğini hissetmeye başlamıştı. Kimseye görünmeden çıkmaya
çalışıyordu; ikinci katta boya yapan adamlar vardı. Onlara da görünmeden yukarı
çıktı. Tefeci kadının kapısındaki çıngırağı çaldı. Biraz zaman geçtikten sonra
kapı aralandı; kocakarı herhangi bir tehlike olmadığından emin olduktan sonra
kapıyı açtı. Raskolnikov daha önce sıkıca paketlediği kül tablasını kadına
uzattı. Kadın arkasını dönüp paketi açmaya çalışırken bir yandan da
söyleniyordu. Raskolnikov tam bu sırada kadının kafasına baltayla vurdu.
Kadının ölü bedeni yerde yatıyordu. Raskolnikov o an bir titreme krizine
yakalandı. Kendini biraz daha iyi hissettikten sonra kadının odasına girdi. Tahmin
ettiği gibi kocakarı rehinleri yatağının altında saklıyordu. Birkaç parça
rehini ceplerine doldurduktan sonra içerden bazı seslerin geldiğini duydu.
Lizaveta ablasının cesedi önüne eğilmiş ağlıyordu. Raskolnikov’un içeri
girdiğini fark ettiğinde korkudan ağlamaya başlamıştı. Raskolnikov baltayla
üzerine yürüyordu. Raskolnikov yaklaştıkça bedeni üstünde sürünerek kaçmaya
çalışan Lizaveta Raskolnikov’dan onu bağışlamasını istiyordu. Gözleri korkudan
kocaman olmuş, kesin bir korkuyla Raskolnikov’a bakıyordu. Raskolnikov planda
olmamasına rağmen Lizaveta’yı da öldürdü. Raskolnikov’a göre bir kişinin
toplumdaki binlerce kişinin refahı ve mutluluğu için ölmesinin bir zararı
yoktu. Üstelik tefeci kadın çok kötü bir insandı. Raskolnikov bunları
düşünürken birden kapının çalındığını duydu. Birisi büyük bir hırsla kapıyı
çalıyordu. Raskolnikov heyecandan ne yapacağını bilemez hale gelmişti. Kalbi
yerinden çıkacak gibi oluyordu. Raskolnikov hızla ama sessizce kapıya yaklaşıp
sürgüyü çekti. Adam gitgide sinirleniyordu. Evinden hiç dışarı çıkmayan bir
kadının nasıl olup da kendisine işi düştüğü gün dışarı çıktığını anlamıyor ve
kızıyordu. Gürültüyü duyan, alt katlardaki dairelerden birnde oturan bir adam,
adamın yanına geldi. İki adam beraber çıngırağı çalıyorlardı. Sonradan gelen
adam bir şeyler olduğundan şüphelendi ve diğer adama kapıda beklemesini
söyledi. Kendisi kapıcıya çağırmaya gitti. Uzun süre geri dönmeyince kapıda
bekleyen adam aşağıya, neler olduğunu öğrenmeye indi. Raskolnikov bunun tek
şansı olduğunu düşündü ve hızla merdivenlerden inmeye başladı. Tam o sırada bir
grup adamın konuşarak yukarı çıktığını duydu. Tam umudunu yitirdiğini, her
şeyin bittiğini düşündüğü anda boyacıların boya yaptığı dairenin kapısının açık
olduğunu gördü. Hemen içeri girdi ve kapının arkasına saklandı. Merdivenden
çıkan adamlar, Raskolnikov’un bulunduğu katı geçtikten sonra Raskolnikov hızla
apartmandan dışarı çıktı. Çok korkmuştu ve kendini yorgun hissediyordu. Her
zaman gittiği yol yerine diğer yoldan evine gitti. Baltayı temizleyip aldığı
yere bıraktı. Titremesi hala geçmemişti. Aldığı mücevherleri ve takıları
duvarında bulunan bir oyuğa sakladı; fakat daha sonra bunun çok aptalca bir
fikir olduğunu düşünerek rehineleri dışarıda bir yere saklamayı düşündü.
Evinden uzaklaştıktan sonra; yürürken büyük, eski, terkedilmiş bir ev fark
etti. Evin avlusunda büyük bir taş vardı. Taşı tüm yorgunluğuna rağmen kaldırdı
ve rehineleri altına sakladı. Taş tam yerine otursun diye altını biraz daha
kazdı. Taşı yerine koyduğunda hiçbir şeyin belli olmadığını anladı ve evine
geri döndü.
Raskolnikov
uyandığında başında duran üniversite arkadaşı Razumihin ve Doktor Zosimov’u
gördü. Ama bu duruma pek sevinmemişti; bu yüzden de onları evinden kovdu ve
dışarı gidip bir bara oturdu. Garsondan eski gazeteleri istedi ve geldiklerinde
hepsini teker teker okumaya başladı. Kocakarıyla ilgili gazete haberlerin
çıktığını duymuştu Razumihin ve Zosimov’dan. Gazeteleri okurken yanına bir
polis memuru geldi. Ve Raskolnikov ona deli bir ruh haliyle cinayetten bahsetti;
fakat varsayımlar üzerine konuşuyordu. Eğer onların düşündüğü gibi cinayeti
kendisi işleseydi neler yapacağını, bunların hepsi zaten yaptığı şeyler de
olsa, anlatmaya başladı. Korktuğunu, endişelendiğini hiç hissettirmedi.
Karşısındaki polisin tam gözlerinin içine bakıyordu. Bardan çıktığında onu
gerçekten korkuttuğu için sevinmişti.
Bir gün Raskolnikov
yolda yürürken, at altında ezilen bir sarhoş gördü. Olay yerine gittiğinde bu
adamın meyhanede tanıştığı Marmeladov olduğunu gördü. Çevresindekilerin de yardımıyla
zaten Marmeladov’un yakında olan evine taşınmasını sağladı. Adamı eve
getirdiklerinde Katerina İvanovna telaşlanmıştı. Yine de gerekli tedavileri
yapabiliyordu. Marmeladov öleceğini anladığında doktor değil rahip istediğini
söyledi. Eve gelen bir rahibin duasını okumasıyla beraber hayatını kaybetti.
Raskolnikov babası ölmeden önce odaya giren kızı fark etmişti. Bu kız
Sonya’ydı. Tanımıştı çünkü üzerinde sokakta çalışanların giydiği türden bir
kıyafet vardı. Kız babası öldükten sonra ona sarılarak ağlamaya başladı.
Raskolnikov cenaze masraflarını karşılaması için yirmi ruble bırakarak gitti.
Ertesi gün eve
döndüğünde annesi ve kız kardeşi Dunya’nın kendisini beklediklerini gördü.
Çocuğunun halini gören anne şaşkınlıktan titriyordu. Razumihin de evdeydi ve
annesiyle kız kardeşine Raskolnikov’un hastalığından bahsetmişti. Annesi
Raskolnikov’u Lujin’in geleceği görüşmeye çağırırken korkmuştu. Ertesi gün
Lujin onları ziyaret ettiğinde, Raskolnikov Lujin konusundaki yargıları
konusunda haklı çıkmanın gururu ile gülüyordu. Lujin, Dunya’yı aşağılamış,
onların fakir bir aile olduğunu değerlendirerek kendilerinden onun egemenliği
altındaymış gibi davranmalarını isteyince evden kovuldu. Hemen ardından
Raskolnikov elveda diyerek evden ayrıldı. Evdekiler bu duruma çok
şaşırmışlardı. Annesi, oğlunun bu tavrı karşısında ağlamaktan başka çıkar yol
bulamıyordu. Kendisini o kadar çaresiz hissediyordu ki… Raskolnikov evi terk
ederken, Razumihin’in peşinden geleceğini biliyordu. Bu nedenle biraz ileride
onu bekliyordu. Razumihin yanına geldiğinde, onun zaten Dunya’ya âşık olduğunu
bildiği için, annesi ve kız kardeşini Razumihin’e emanet etti.
Raskolnikov
Marmeladov’un cenazesi için onun evine gittiğinde Sonya da ordaydı. Raskolnikov
farkında olmadan da olsa Sonya’ya karşı bir his besliyordu. Sonya’nın ailesi
için yaptığı fedakârlıklar Raskolnikov büyülemişti. Birkaç gün boyunca Sonya’yı
düşündü ve fırsat buldukça onunla konuşmaya çalışarak geçirdi vaktini.
Polis memuru Porfiri,
Raskolnikov’un, Mikolka adında bir genç(boyacılardan biri) cinayeti işlediğini
itiraf etmesine rağmen, cinayeti işlediğini biliyor ve onun psikolojik durumunu
bildiği için, itiraf etmesi için onu sıkıştırıyor ama tutuklamayacağını
söylüyordu. Bu durum Raskolnikov’u çok sinirlendiriyordu.
Raskolnikov cinayeti
işlediğini Sonya’ya itiraf etmişti. Sonya, Raskolnikov’a gidip teslim olmasını,
yere kapanıp Allah’tan ve insanlardan özür dilemesini istiyordu.
Sonuç olarak
Raskolnikov vicdanının verdiği acıya dayanamayarak suçunu polise itiraf etti.
Mahkeme Raskolnikov’un iyi hali, parayı kullanmadığı, daha önceki yaşamında
verimli bir üniversite öğrenimi yaptığı, fedakâr kişiliği ve kendi kendine
teslim olmasından dolayı, çok az bir cezayla sekiz yıl kürek mahkûmiyetine
çarptırıldı. Sonya Raskolnikov’u her gün ziyaret ediyordu. Sibirya’da ailesi
ile sürekli mektuplaşan Sonya, Razumihin ve Dunya’nın tek haber kaynağıydı.
Petersburg’da Dunya ve Razumihin evlenmişlerdi. Raskolnikov, Sonya’nın
sevgisiyle hayata bağlandı ve geleceğin planlarını beraber hayal etmeye
başladılar.
ESER HAKKINDA:
Suç ve Ceza
Dostoyevski nin en güzel eserlerinden biridir. Romandaki ana düşünce,
başkalarına yapılan suçun cezası mutlaka çekilir esasına dayanmaktadır. Rusya
nın büyük şehirlerinden birindeki yoksul halkın hayatı dile getirilmektedir. Bu
romanını paraya duyduğu ihtiyaç nedeniyle yazdı. Eseri yazmaya başladığı zaman
karısı ağır hastaydı.Karısının başucunda beklerken bu şaheserini yarattı. İlk
kez, 1886 yılında yayımlandı. Romanın kahramanı Rodion Raskolnikov un Rus Faust
u olduğunu söyleyenler var .Ortak yönleri ikisinin de yoksul öğrenci ; gururlu
ve ihtiraslı olmalarıdır. Her ikisi de üstün zekalarından ötürü duydukları
gururla suç işlerler.Kendilerine bağlı bir kadının aşkı ile doğru yolu
bulurlar.
KISACA ÖZET :
Ruhsal sorunları olan,
üniversite öğrencisi Raskolnikof kendini çok akıllı bulur. Sosyetede bir yer
etmek İçin de ne olursa olsun para bulmalıdır. Sonunda tefeci bir kadını
öldürerek parasını alır. Fakat, böyle bir yöntemle para elde ettiğinden vicdan
azabı çekmeye başlar. Kendinden nefret eder, toplumdan bütünüyle uzaklaşır.
İşlediği suçun topluma zararı olmadığını, tersine toplumun bir tefeciden
kurtulduğunu düşünse de, bu pişmanlık duyguları hafifletmez. Arkadaşlık ettiği
polislerden olayın kapanmak üzere olduğunu öğrenince rahatlayacağına, büsbütün
vicdan azabına tutulur ve suçunu itiraf eder. Belki de göreceği ceza acılarını
hafifletecek, onu rahatlatacaktır.
KİTABIN KARAKTERİSTİĞİ:
Suç Ve Ceza; birçok
insana göre dünya klasiklerinin ilk onuna giren bir kitap. Türkiye’de de bir
çok farklı kitapevi tarafından baskıları yapılmış. Okura önemli notum; dünya
klasiklerinden okumak arzusunda iseniz, orjinalinden tam olarak çevrilmiş olanı
tercih edin. Ve mümkünse anadilinden çevrilmiş olanı. Karşınıza muhtemelen
kalın iki cilt çıkacaktır. Bu sizi korkutmasın. Benim okuduğum “Suç Ve Ceza”
kolay bulunabilen hayli kısaltılmış bir kitaptı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder