Search

Esir Şehrin İnsanları Özet

6 Aralık 2014 Cumartesi

Esir Şehrin İnsanları - Kemal Tahir

Roman, İspanya'da yaşayan Kâmil Bey ve ailesinin ülke­sine dönmesiyle başlar. Yıl, 1916'dır. Osmanlı Devleti, her geçen gün güç ve toprak kaybetmektedir. Kâmil Bey de Ba­tıda bulunduğu dönemde ekonomik sıkıntılar yaşadığı için. İstanbul'a, bazı emlaklarını satmak için gelmektedir. Kâmil Bey, eşi Nermin Hanım ve kızı Ayşe, Ban kültürünü çok iyi bilmelerine rağmen kendi kültürlerine fazlaca önem vermez­ler.
İstanbul'a gelen Kâmil Bey, Bağlarbaşı'nda babasından kalma köşkü onartarak oraya yerleşir. Bir yandan da yine ba­basından kalma mülklerle ilgili işleri takip eder. Bu esnada Galatasaray Lisesi'nden arkadaşı Ahmet'le karşılaşır. Arkada­şı, Kâmil Beyden kendilerine yardım etmesini rica eder. Kâ­mil Bey, Nedime Hanım'ın çıkardığı Karadayı gazetesinde çalışmaya başlar. Anadolu'daki Millî Mücadeleye destek ve­ren Nedime Hanım ve arkadaşları Karadayı gazetesi vasıta sıyla Anadolu'yla haberleşmektedirler. Bu işleri yaparken Kâ­mil Bey, yavaş yavaş, ülkesiyle ilgili meselelerle ilgilenmeye başlar.
Düşman güçlerinin Anadolu'daki askerlere saldırı plan­larını ele geçiren Nedime Hanım ve arkadaşları bunu Anado­lu'ya ulaştırmaya çalışırlar. Bu işi, Kâmil Bey üstüne alır. An­cak Kâmil Bey, bu planları bir sandık içinde gemiye verirken yakalanır. Çünkü Nedime Hanım'a yardım ediyor gözüken Niyazi, İstanbul hükümetinin ve işgal kuvvetlerinin ajanlığını yapmaktadır. Kâmil Bey'i de o haber vermiştir.
Kâmil Bey, tutuklandıktan sonra birçok kere sorguya çe­kilir. Paşa oğlu olduğu için kendisine ceza vermeyeceklerini ancak Nedime Hanım'ın yaptıklarını anlatmasını isterler. Kâ­mil Bey de Millî Mücadeleye destek veren bir kadını ele ver­menin büyük bir alçaklık olacağını düşünür ve Nedime Hanım'ı ele verecek hiçbir şey anlatmaz. Bu esnada Nermin ve ailenin diğer üyeleri Kâmil Bey'in tutuklandığını duyunca büyük bir şaşkınlık yaşarlar. Ancak Kâmil Bey, sorumsuz bir aydın olmaktan, sorumlu bir aydın olmaya doğru değişim ya­şadığı için kendisine yöneltilen eleştirileri fazlaca önemsemez. İstanbul Hükümeti tarafından kendisine Roma elçiliğinde bir iş teklif edilmesine rağmen, Nedime Hanım'ı ele vermemek için kabul etmez.
Ararat vapurunda kaçırılan cephane işi içinde onun sorumlu olduğunu bildiklerini söyledi. Kamil Bey gemide cephane olduğunu bilmediğini, ilaç ve hastane malzemesi yüklü olduğunu sandıklarını bunun için Fransız direktöre kendisinin aracı olduğunu, Nedime Hanım'ın suçu olmadığını söyledi. Yüzbaşı Nedime’nin özellikle rahatsızlanarak adaya gittiğini evrakları teslim etmesi için Kamil’i kullandığını söyledi. Bunları ispatlamak için bir şahitleri olduğunu da belirtti. Her şeye rağmen Kamil, inkâra devam etti. Şahitle yüzleştirilmesini istedi. Askerler şahidi getirdiler. Kamil içeri gelen bu perişan insanı tanıyamadı. Bu Ahmet’ti. Ahmet inanılmaz işkencelere maruz kalmıştı. Yüzbaşının söylediği her şeyi kabul etti.
Bütün suçun Nedime Hanım’ın olduğunu söyledi. Kamil çılgına döndü, o anda aklına gelen ilk yalanı söyleyerek, Ahmet Nedime’ye aşıktı, kendisi tutuklanınca Nedime’nin dışarda olmasına dayanamadı ve kıskançlıktan bunları uyduruyor diyerek saldırdı. Ahmet her şeyi olduğu gibi bunu da kabul etti ve o akşam hapiste intihar etti. Kamil Nedime’nin adaya gitmedi hikayesini sadece Niyazi’ye söylediği bir yalan olduğunu bildiğinden gerçek ihbarcının o olduğundan emindi; ama yine de Ahmet’i de affedemedi. Eşinin eve gelmemesinden meraklanan Nermin, hala ve eniştesinin yardımıyla Kamil’i buldu ve görüştüler. Nermin Hanım, Kamil’i hiç anlayamıyordu. Kendisinin ve kızının perişan olduğunu, eniştesinin yardımcı olduğunu ve artık işbirliği yapması gerektiğini söyledi. Karısının Padişah yanlısı tutumu, kızının özlemi, Kamil’in direncini kırıyordu. Fakat kutuyu teslim ederken yakalandığı Ramiz Efendi ile yaptıkları arkadaşlıkta, onun cesaretinden, karısı Fatma’nın vatanseverliğinden, tüm cahilliğine rağmen kocasını Anadolu’ya yardım etmek için yüreklendirmesinden öylesine etkilendi ki kendinden utandı ve kararından dönmedi. Son bir teklifle kendisine Roma Elçiliği’nde baş katip olması ve Nedime Hanım hakkında bilgi verdikten sonra hiç bir yüzleştirmeye ve mahkemeye çıkarılmadan yurt dışına gönderilmesi teklif edilmesine rağmen kadını korumaya devam etti. Ramiz’e de Kamil aleyhinde ifade vermesi için baskılar yapıldı ama o hiç oralı olmadı. Bu arada İnönü Zaferi’nin haberi bir bayram sevinci gibi İstanbul’a ulaştı. Mahkemede Ramiz beraat etti, Kamil Bey, yedi yıl kürek cezasına mahkum oldu. Ramiz Efendi, Kamil Bey’in elini öptü ve “Yanlızca sizin elinizi öpmedim, bütün kahramanların ellerini öptüm. İnönü’de ölenlerin, sakat kalanların, mahpus yatanların. İşin sonuna geldik, buradaki misafirliğiniz çok çok birkaç ay sürer, ben Anadolu’ya geçsem de Fatma Hanım mutlaka size gelir, ömrümün sonuna kadar minnetle hatırlayacağım.” dedi. Ramiz Efendi çıktı. Kapı kitlendi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Translate