Search

Kırık Hayatlar Kısa Özet Konu Ana Fikir Karakterler

27 Aralık 2014 Cumartesi

Halit Ziya Uşaklıgil - Kırık Hayatlar

Konu

Ekonomik rahatlığa kavuştuktan sonra eşi ve iki çocuğuyla yeni bir çevreye girip bu arada bir sosyete yosmasına tutulan genç bir doktorun öyküsü. 

Ana Fikir


Yazar bu romanla okuyucuya; aile bireylerinin karşılıklı saygı ve sevgi içinde bulunmaları gerektiğini, bunun sonucu olarak da Türk toplumunun istenilen seviyeye geleceğini ana fikir olarak yansıtmaktadır. 

Karakterler


Ömer Behiç: İç hastalıklar uzmanı Vedide‘nin kocası
Vedide: Ömer Behiç’in karısı
Andelib: Selma ile Leyla’nın dadısı 
Selma ve Leyla: Vedide’nin çocukları 
Sabriye Kadın: Aşçı
Neyyir: Ömer Behiç’le aşk yaşayan genç kız

Özet


Ömer Behiç ve Vedide evli iki çocukları olan, mutlu bir hayat yaşayan bir aile kurmuşlardır. Ömer Behiç İç Hastalıklar Uzmanı bir doktur, dürüst birçok zorluklarla karşılaşmış zor şartlarda yetişmiş, acı çekmiş fakat tek isteği diğer insanların acı çekmemesi. Ondaki bu ruh hali onun doktur olmasına vesile olmuştur.
Ömer Behiç daha mutlu bir yuva kurmak için ilk olarak kendi evlerinin olmasını ister ve bunu Vedide ile paylaşır fakat ne zaman bitireceğini söylemez sürpriz yapmak ister. Bu düşünce o denli çekici gelir ki Vedide’ye sonunda bekledikleri olacaktı.
Çevrelerinde birçok, türlü acılar ve elemlerle, türlü gözyaşlarıyla inlemeleriyle kırık hayatlar, çaresiz, hasta; kimi iyilik bulamayacak yaralarla kemirilen, kimi gizli zehirlerle gizli gizli çürüyen hayatlar vardı... Onlar bu kırık hayatların dinç ve canlı mutluluğunu daha belirgin bir duyguyla duyarak, kendilerini düşünen bir haz ile bahtiyarlıklarının en tatlı saatlerini pek hoş bir kevser içercesine yudum yudum, süze süze kendilerinden geçmiş bir mahmurluk içinde yaşıyorlardı.
Evi tamamlar, ailesiyle beraber oraya taşınırlar. Evin kapısına da “Ömer Behiç İç Hastalıklar Uzmanı” diye bir tabela tutturur. Diğer taraftan aile hayatının türlü trajik olaylarını ve kirlerini ortaya sererek geçen halk, birbirlerine dost ve bağlı olmak için o kadar sebepler varken, tersine aralarına aldatma ve hainlik uçurumlarını koyan bütün bu karılar- kocalar Ömer Behiç’in kafasında aşırı bir yaygınlık kazanıyordu. Üzüntü dolu, gamlı gözler önüne serilen, sayılamaz, çokluğunun korkunçluğunu hayalin kapsamı bile alamaz; harap yıpranmış evlerden oluşan, sonsuz bir karanlık ve bozgun 
düzlemi biçiminde uzayıp giden siyah bir tablo çiziyordu.
Ömer Behiç hekimlik kimliğiyle, yalnız hastalarının acılarıyla inleyen, onları acılar çekmekten kurtarmak için insanlık hayatının üstünde bir acıma ve sevecenlik yaşayışı ile yaşayan bir yaratık olurdu. Onu harap eden toplum hayatı idi. Ne zaman sanatının boş zamanları onu toplum hayatının içine sürüklese, öz benliğinde öteki Ömer Behiç ‘in bütün aşk ve sevdasıyla, kimliğin her gözeneğinde ateşten bir kadın gereksinmesi yanan yaratığın belirip gelişmesini sezinlerdi. 
Ve bu kimliği ötekini öyle vahşi bir egemenlik kurarak isteklerine yenik düşürmek, sonunda taşmak isteyen bu çok sağlam sevda emellerine öyle bir kasırga içine atmak isterdi ki, o bu didişmeden hırpalanmış çıkardı. Evliliğine bağlı kalışını kınayarak...
Ömer Behiç daha sonraları nefsinin hakimiyeti altında ‘Neyyir’ diye genç bir kızla ilişki kurarak Vedide’yi aldatmaya başlar. Fakat aklı her zaman ki gibi Vedide’ydi, suçluluk duygusu içinde. Vedide’sini bir elinde Selma’sıyla öteki elinde Leyla’sıyla, varlığında ululaşmış ve kutsal olan ne varsa onların simgesi demek olan bu kadını –acınıp ağlanılan- öteki kadınlara benzetecek, onu da bir tekmeyle yıkılıvermiş bir dünyanın yıkıntı ve kalıntılarının kenarına devirecekti...
Aile bağları gün geçtikçe kopma noktasına doğru yol alıyordu. Ömer Behiç ruhunda bir genişleme, düşüncesinde bir açılma buluyordu. Birdenbire gerçek hayatı döndürülüyormuşçasına, kendi kendisini karşısına alarak yanlış yaptığının farkına vardı. Neyyir ile olan ilişkisinin kapatıp, Vedide’sine geri dönmeğe karar verdi. Vedide kendini yine Leyla’sının odasında Kur’an okumaya vermişti. Ömer Behiç’in yalvarmalarına aldırış etmiyordu. Karşılık vermiyordu. O zaman Ömer Behiç bir eliyle onun namaz örtüsünü çekip açtı. Dudaklarına ta oraya, alıştığı üzere, mutlu zamanlarında her zaman tapınış öpücüklerini alan yere, kulağıyla ensesinin arasına götürdü. Uzun ve birden geçmişin heyecanını bulan bir öpüşle karısını oradan öptü...
Ve öperken, ancak o zaman farkına vardı ki Vedide’nin saçları lüle lüle, takım takım beyaz olmuştu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Translate